Jansetcik 3-5 haftalıkken gözünde çok fazla çapaklanma olduğunu farkettik. Bazen çapaktan sanki gözü kapanacakmış gibi oluyordu. İçine doluyordu çapaklar. Başlarda kendimiz serum fizyolojik ile sildik ama durum biraz ciddi göründü. İnternette forumlarda “biz anne sütü damlattık, gözü iyileşti” gibi saçma sapan yazılar okudum. Uygulamadan önce doktoruma danışayım dedim. İyi ki uygulamamışım. Süt daha fazla zarar verebilirmiş. Doktorumuz bunun gözyaşı kanalının tıkalı olmasından kaynaklandığını belirtti. Bebeklerin kafası büyürken bazı yerlere baskı olabilirmiş. İlk günlerde açık olan bu kanal, o yüzden sonradan tıkanmış. Büyük ihtimalle kafa büyürken o da açılır dedi. Bize göz pınarına masaj yapmamızı önerdi ve bir iki damla yazdı. Damlalar işe yaradı, çapak azaldı. Masajı iki şekilde yaptık. Hem tam göz pınarının üzerinde parmağımızı koyup daireler çizdik. Günde 3 kere, her seferinde 10 daire. Her iki göze de yaptık. Bu harekete ek olarak bir de kanal boyu (göz pınarından buruna kadar) masaj yaptık. Korkmadan bastırmak gerekiyormuş. Eller temiz, tırnaklar dipten kesilmiş olacak. Yaklaşık 15 gün bu masajları yaptık. İlk haftanın sonunda hâlâ çapağımız vardı, doktor ilaç değişikliği yaptı. 15. günün sonunda çapaklarımızdan kurtulduk. Masajlarımızdan ve ilaçlarımızdan da:)
Sunday, October 13, 2013
Yeni doğan bebek bakımı hakkında notlarım
Dr. Cüneyt Genç, muayenehanesinde anne adayları için seminer planlıyor. Bir çocuk doktoru (bizim şimdiki doktorumuz: Dr. Levent Akgüngör), bir emzirme eğitmeni ve bir anestezi uzmanı, doğumdan önce gerekli eğitimi veriyorlar. Bence bunlar baya önemli bilgiler, ve kitaplarda yok. Kitapta olmayanları bold yazacağım. Kendi ek bilgilerimi ise mavi ile yanına ekleyeceğim.
Emzirme notları:
- Bebek doğar doğmaz ilk yarım saat içinde emzirmelisin. Bebeğin en güçlü emme isteği ilk 1 saat içindedir. Bu süreyi sakın kaçırma.
- Bu benim notum: ilk 15 gün 2 saatte bir süt ver. 2 saati sakın geçirme! Bazı hemşireler 2,5-3 saatte bir verebilirsin diyor ama yanlış. Ben salak gibi 2,5 saatte bir verdim, sarılık tehlikeli sınırlara ulaştı. Sonra daha bir çocuk doktoru kızdı, neden daha sık süt vermedin üşendin mi dedi. 2 saati geçirmeyecektin dedi. Dr. Cüneyt Genç de aynı şeyi söyleyerek kızdı. Karaciğerinden sarılığa neden olan maddeyi atabilmesi için 2 saatte bir emmesi gerekiyormuş.
- Anne sütünde iki önemli hormon vardır: Biri “Prolaktin” hormonu. Bu hormon sadece gece salgılanır. Çok önemlidir. Büyümeyi destekler. Süt yapımını artırır. Bu hormonun aktif olması ve bebeğe geçmesi için gece en az 3 kere emzir. Bu hormonun aktif olması için bebeğin emmesi gerekir, bebeğin emmesi üzerine beyin bu hormonu üretir ve aktif hale getirir. (odanın da karanlık olması gerekiyormuş. Ufak bir gece lambası olabilir, ama ne kadar karanlık o kadar iyi)
- İkinci önemli hormon “Oksidosin” hormonu: mutluyken salgılanır. Bebekle ilgili endişe, kaygı, mutsuzluk, yorgunluk vb durumlarında sütü azaltır, hatta keser. (bebeği 6 aylıkken ev taşıyan bir arkadaşımın sütü kesildi. Yorgunluktanmış)
- Emzirme: Emzirme sırasında bebek sana dönük olacak. Göbek göbeğe dur. Göğüs ucu ile bebeğin ağzı tam karşı karşıya olmalı. Senin dirseğinde bebeğin başı olacak. Elinle poposundan destekle (desteklemezsen enerjisini oraya harcar ve çabuk yorulur, memeyi bırakır). Bebek yere paralel olursa (vücut tavana doğru) memeyi çabuk bırakır. Çünkü kafasını yana çevirip öyle durmak zor gelir, yorucudur. Emmeye başlaması için bir damla damlatabilirsin. Ağzını açınca kahverengi kısmı olabildiğince sok.
- Boşta kalan elinle göğsünü C şeklinde tut. Baş parmak yukarıda, diğerleri aşağıda. İşaret parmağı boşta kalacak. Onunla bebeği uyandıracaksın.
- Çeneden uyandır. İşe yaramazsa ayak altından ovala. Uyanınca tekrar ver. (memeyi ağzından çeker gibi yapınca da uyanıp emiyor)
- İlk 10 günden sonra maksimum 20 dk emer. Doyunca bırak, zorlama.
- Bebeğin emme refleksi damaktan tetiklenir. Dudak ucunda bir şey tutarsa uyarılmaz, hemen bırakır.
- İlk 10 gün her iki göğüsten min 10 dk max 30 dk emzir.
- Günde yaklaşık 12 kez emer.
- Sütün yettiğini nasıl anlarız:
- Bebeğin kilo alımından. Doktor ölçer.
- İdrarından. Günde 7-8 kez yapmalı
- Kakasından. Minimum 3 kez dolu dolu yapmalı. Az yapıyor ise 7-8 kez yapmalı.
- Memeden. Çok süt doluyken emzir. Sonra elinle bak. yumuşamışsa, bebek yeteri kadar almıştır.
- Bebekten. 15-20 dk emdi, keyifle bıraktı, uyudu : iyi.
- 2-3 saat uyumalı. Uyanmıyorsa sorun olabilir. Midesi 2,5 saatte boşalır. En geç 3 saate acıkıp uyanmalı. Uyanmıyorsa üstünü incelt uyansın. Altını aç vb.
- Memede çok kalıyorsa süt az demektir. Sütü artır (artırıcı çay ve sıvı al) (sütü artırma ile ilgili yazım olacak)
- Biberon ve yalancı emzik kullanma. Enjektör veya kaşık kullan. (verdiği bu bilgi tartışılır)
- Üstünü kalın giydirme. (bebeklerde terleme olmadığı için vücutlarındaki fazla ısıyı kontrol edemiyorlar, çok bunaltıcı oluyor. Bunaltmamak lazım)
- Pompa kullan. Başlarda medela hastane tipi olandan kiralayabilirsin. Sonraki aylarda normal pompa alırsın. Elle çekenleri kullanma, zarar verir. Elektrikli kullan. Elle kullanılan, eğer göğüste sorun varsa çözmez. Kanal tıkalıysa boşaltmaz.
- İlk zamanlarda sütü sağ, dipfrizde sakla. Üzerine tarih yaz. İlk koyduğunu ilk kullan.
Doktor notları
- Anne protein almalı. Hatta kaliteli protein alırsa daha iyi. İyi miktarda protein alanlarda bebeğin beyninin daha çok büyüdüğü görülmüş. Haftada 2 gün kırmızı et, 1-2 gün balık, 1-2 gün tavuk (organik) yemek lazımmış. Yumurtanın beyazında da kaliteli protein var. (ben ilk üç ay tam bu şekilde beslendim, süt hem çok miktardaydı hem de çok kaliteliydi, bebeğin kilo alımı uçtu. Doktor, sütümdeki protein miktarının çok iyi olduğunu söylemişti)
- Bebeğe en alerjik besinler süt, kakao, ve kuruyemiştir. Anne bunlardan uzak durmalı. (ben sütü hiç içmedim, yoğurt peynir vb serbest. Kakao yiyordum, bebeğin yanağında alerji oldu. Kakaoyu kesince o alerji de geçti. Bu alerjiler hemen olmak zorunda değil, sonradan da çıkabiliyor. Bizde 7 aylıkken çıktı)
- Anne çiğ meyve sebze yerse gaz yapar. (“kolik” yazımda daha detaylı bilgi var)
- Bebekte eğer yeşil ve köpüklü varsa bebeğin süt ürünlerine alerjisi vardır. Bizim içtiğimiz sütteki laktozu parçalayan laktaz, bebekte yoksa bu durum görülür. Çözüm: anneye süt ürünlerinde diyet.
- Bebek emerken memenin sadece ucunu değil, kahverengi alanın hepsini emmeli. Yoksa çatlak olur. (bunu detaylandırmıyorum, herkes biliyordur, her yerde yazıyor)
- Bebeğin çenesi başlarda güçsüzdür. Çabuk yorulur. Az ve sık emebilir.
- Sütün %87’si sudur. Bu yüzden günde en az 2-3 litre su içmek gerekiyor. Her emzirmeden sonra 1 bardak su mutlaka içmeli.
- Bebek doğunca sarılık başlar. Üçüncü gün gözle görülür hale gelir. 3-7 gün aradı maksimum düzeydedir. 7-12 gün arası azalır. Genelce 12. günden sonra artış olmaz. Görmek için cam önünde, gün ışığında bak.
- 15. günden sonra emme 2,5-3 saat araya iner.
- 1 aydan sonra 4-6 saat uyumasına izin veriyoruz (illâ uyandırmayın demek istedi).
- Bebeklerin burnu çabuk tıkanır. Kafası büyüyene kadar bu sıkıntı olacak. (hatta kafa büyürken burunla birlikte gözyaşı kanallarını da tıkıyor. bununla ilgili bir yazım var, bizde sorun olmuştu)
- Midede kapak yok. Kusmalar bu yüzden. Hatta genzine de kaçar.
- 15. günden sonra oda sıcaklığı 21-22 derece olmalı. Daha sıcak olmasın, burun tıkanır. 21-22 derece, bebeğin beyin aktivitelerinin maksimum olduğu sıcaklıktır. Daha yüksek sıcaklıkta beyin daha az çalışırmış.
- Başını yukarıda tut. Mideden yukarıda olsun, midesindekiler çıkmasın. Şiltesini buna göre ayarla.
- Burun temizlemek için manuel burun pompaları kullanışlı değil. Otri bebe nazal aspiratör alın. Islatmak için de serum fizyolojik damlatabilirsiniz (serum fizyolojik 3 günden fazla üst üste kullanılmamalı. Kullanılırsa, daha fazla kuruluğa neden oluyor. Mümkünse banyo sonrası burun nemlenmişken serum fizyolojik kullanmadan temizlemek lazım. Serum fizyolojik kullanmamak için bir diğer yöntem de burnun kurumasını önlemek. Bunun için oda nemlendiriciler kullanılabilir ama onları da 3-4 saatten fazla kullanmamak, ara sıra temizlemek gerekiyor. En iyi yöntem ıslak havlu asmak. En çok nemi de bu sağlıyor. Kaynak: Dr. Alev Kutlu’nun notları)
- Gazını çıkarmadan yatırırsan kusar.
- Omuzda/göğüste uyumak ister. Sonra kopması zor. Her uyumak için seni ister. Önüne geçmek istiyorsan sistemi başta kur. Üstünde uyutma. Kafa düşünce yerine yatır. Aynı sebepten, sallama (Janset kolik olunca biz buna uymadık. Ama alışmadı da…)
- Göbek düşene kadar banyo yok. Silebilirsin. İlk günlerde silmek de yok :) ilk 2 gün silmiyoruz. 2-3 günden sonra vücudunu silerek temizleyebilirsin. Göbek bağı düştükten 1 gün sonra banyo yaptır. Her gün yıkanıp uyuyabilir. Şampuanı 3 günde 1 kullan. Duşu hızlı yap. Ve uykudan önce yap ki uyku masajı gibi olsun.
- Yatak ve çarşaf sert olsun.
- 30 günden sonra dışarı çıkar. Her gün 1 saat temiz hava güneş alsın. Kışa gelir de dışarı çıkamazsanız balkona çıkın. Mikrop alsın güçlensin.
- Avm’ye gideceksen sabah saatlerinde git. Gün içinde manyetik alan artar ve birikir. Arabayı açık otoparka koy. Diğerinde çok egzoz var.
- Grip olursan emzirmeye devam et. Grip, sütten geçmez. Ama maske tak ve ellerini sık sık yıka.
- Doğumdan 1-2 gün önce meme uçlarına lansinoh sürmeye başlayabilirsin, bebeğe geçmez. (bence çok gereksiz. Niye önceden başlayasın ki, doğumdan önce zaten kuruluk yok, neyi nemlendiriyoruz?)
KoLiK
Jansetcik 17 günlükken acı ağlamasıyla tanıştık. Başta sebebini anlamadık. Canı acıyor sandık. Bir yerine bir şey mi oldu acaba diye her yerine baktık, çocuğu yatırdık, kaldırdık… kulağı mı acıyor ateşi mi var derken bulamadık neden ağladığını. Akşama doğru başlayan bu ağlama, bir krize döndü. Janset ağladıkça ısındı. Kafası terledi. Yüzü kırmızı oldu. Ağlamaktan nefes alışı da etkilendi. Ve o kriz saatlerce geçmedi. Gece yarısıydı, ağlaması kesildi ve uyudu. O günden sonraki her günümüz böyle geçti. Akşam saatlerinde başlayan düzenli ağlama krizlerimiz vardı artık. Saat 5 gibi hafiften başlayan mızık mızık ağlama, saat 7’de tam bir krize dönüyordu ve gece 12-1-2’den önce geçmiyordu. O saate kadar Janset’i kucağımızda koridorda gezdirerek, mekân değiştirip oyalayarak (oyalanmıyordu ama yine de denemekten vazgeçmedik), hoplatıp zıplatarak (bu işe yarıyordu) sakinleştiriyorduk. En son uyutmak için ayağımızda sallıyorduk (bazı günler 1 saat, bazı günler 3 saat-hiç kolay değil, insanın baldırları kas yapıyor). O uyuduğunda sanki savaştan çıkmış gibi oluyorduk. Sabaha kadar deliksiz uyuyordu. Bu savaş onun minicik bedeni için çok yorucu olmalı. Gece 2 saatte bir içmesi gereken sütü uykusunun arasında alıp uyumaya devam ediyordu Jansetcik. Ertesi sabah kalktığında, neşeli, bıcır bıcır bir kız oluyordu. Uykusunu almış, enerjisini toplamış, ve bir önceki geceyi unutmuş bir bebek oluyordu. Gülüyordu, neşe saçıyordu. Onun o neşesi, bize de yorgunluğumuzu unutturuyordu. Sabah saatleri çok mutlu geçerken, öğlen saatlerinde nötürleşiyor, akşama doğru tekrar mızmızlıklar başlıyordu. Bir süre her günümüz bu düzende geçti. Önce gaz sancısı diye düşündük. Sonra reflüsü olduğu ortaya çıkınca bu ağlamaları ona bağladık. İkisi için de çözümleri uyguladık, Janset hâlâ ağlıyordu. Kolik mi dedik. Doğru cevap: Janset’in hem gazı vardı, hem reflüsü, hem de koliği. Hepsinin etkilerini azaltmak için uğraştık. Yaptıklarımız genel olarak işe yaradı.
Gaz Sancıları için:
- Öncelikle ben yediklerime çok dikkat ettim. İlk 3 ay boyunca kesinlikle bakliyat tüketmedim. Sadece fasulye ve nohut değil, mercimek vb de tüketmedim.
- Süt yapıcı özelliği ile bilinen bulgur gaz yaptığı için bulgur da yemedim. Çoğu yerde yazmaz, ama bir çok arkadaşım da aynı tecrübeyi aktarmıştı. Gerçekten gaz yapıyor.
- Gaz yapan sebzeleri de yemedim. Başta kerevizden uzak durdum. Yeşillikleri (marul vb) tüketmedim. Salatalık yemedim. Yeşilliklerden dereotu yedim, çünkü onun süt yapımına çok etkisi var.
- Bunların dışında zaten çok az yiyecek kalıyor. Et tavuk kabak gibi 3-5 yemeğe kalıyor insan. Onlara da kimyon döktüm. Kimyon da gazı azaltıyor.
- Süt hiç içmedim. Süt ürünlerini kısıtlı aldım. Yoğurt ve peynir yedim. Ama dışarıda sütlü tatlı yemedim (yemedim diyorum ama bir kere denemişliğim var. Acı bir tecrübeydi, doktorumuz sütlü tatlı teşhisi ile nokta atış yaptı.)
- Günde 2-3 bardak rezene-papatya çayı içtim. Papatya çayı sadece gaz için, ve günde bir bardaktan fazla içilemiyor. Rezenenin gaza etkisi daha az, ama birkaç bardak içilebiliyor. Sütü de arttırdığı için bolca içmekte fayda var. Aktarlarda satılan karışık çaylar da gazı azaltıyor.
Buraya kadar benim beslenmemle ilgili noktaları yazdım. Şimdi Janset’le ilgili neler yaptık onları anlatayım:
- Öncelikle Jansetin sırtına pıt pıt vurarak gaz çıkardık. Ama bu reflü için meğer kötü bir hareketmiş. Reflüyü tetiklermiş. Bunu öğrendikten sonra vurmak yerine yukarıya doğru hareketlerle sırtını sıvazlamaya başladık. Bebekte reflü yoksa vurun gitsin J midedeki kabarcıklar, o vurmalar ile yer değiştirirmiş, ve bir ara midenin borusuna denk gelip oradan çıkarmış. Sallamak lazım yani.
- Biogaia. Mucize ilaç. İçerken insan faydasını görmüyor, Janset düzenli olarak bunu içerken “e hâlâ gazı var, bu ilaç bir işe yaramıyor” diyordum. Ama içmediği günlerde etkisini görünce fikrimi değiştirdim. İçmiyorken daha büyük krizle yaşadık. İşe yarıyormuş, hakkını yemişim.
- Gaz ilaçları bizde işe yaramadı. Sab-simplex, metsil, bir ilaç daha vardı adını unuttum. Hepsini düzenli kullandık denedik. Hiçbiri işe yaramadı. Bu, bebekten bebeğe değişiyor galiba, başka bebeklerde işe yarıyor olabilir. Biz bıraktık.
- Jansetin kafasını mümkün olduğu kadar yukarıda tuttum. Yatarken gaz çıkaramıyorlar. Ama dikken ağzından pıt pıt çıkıveriyor. Gaz probleminin üçüncü ayda geçmesinin sebebi de bu; çocuk dik durmaya başlıyor ve gazını çıkarabildiği için sancıları geçiyor.
- Doktorumun sekreterinin bir önerisi vardı, iki çocuğu olmuş, denediği yöntemlerin arasında en çok bu başarılı olmuş: acı elma yağı ile bebeğin topuklarına masaj yapmak. Denedik, gerçekten işe yarıyor. Günde iki kere topuklarına birer damla ile masaj yaptım. Çok kötü kokuyor, elimden zor çıkıyordu. Ama 3 ay o kokuya dayandık, yapacak bir şey yok. Acı elma yağını bulmak zor, adaçayı yağı diye de geçiyor. Ben eczaneden aldım.
- Bacaklarından tutarak bisiklet hareketi yaptırdık. Biraz bastırınca da gazını çıkarabiliyor. Çok faydalı bir hareket.
- Yüz üstü yatırdık. Tabii ki gözetim altında! Sonuçta nefes alamama ve boğulma riski var. Bunu yapmamak için uzun süre direndim. Bir gün yüz üstü yattığında gazını daha rahat çıkardığını fark ettim. Diğer günler de öyle yatırdım, ve sancılarda azalma oldu. O uyurken hep yanında bekledim.
- 1 saatten daha kısa aralıkla süt vermedim. Doğru duydunuz, vermedim. Çünkü bebeğin emdiği süt 1 saatte sindirilirmiş ve mideyi terk edermiş. Eğer o sindirilmeden tekrar süt içerse, midesinde sindirilmiş süt ile sindirilmemiş süt karışırmış ve gaz yaparmış. Bunu Dr. İbrahim Saraçoğlu’nun bir yazısında okumuştum. “az da olsa emsin” diye sık sık meme verenler, burada hata yapıyorlar.
- Bence en önemlisi: hep kucağımızda tuttuk. Çünkü canı acıyor, ve korkuyor. Sığınacak sıcak bir yer arıyor. Hem karnını da sıcak tutmuş oluyor. Zaten kucağa ilk 3 ay alışmazmış. Alışmadı da.
….beşiğinde tıngııır mıngır sallanır iken… bu savaşımız Janset 2 ay 3 haftalıkken birden geçti. Bir günde! Çok ilginç. Azala azala değil, bir günde bitti gitti. Yorulmuştuk. 3 aylık olunca biteceğini biliyordum; bizimkinin bir hafta erken bitmesi güzel bir sürpriz oldu. Şimdi ne oldu: Janset kucağa alışmadı. 4 aylıkken zaten kucakta durmak istemiyor, dışarı izlemek istiyor, öne döndürün beni diyor, kendini ittiriyor. İyi ki o dönemde kucağımda taşımışım. Bio-gaia ilacını 6 aylık olana kadar kullandık. Miktarı azalttık sadece. Geri kalan şeyleri bıraktık ama. Papatya çayı, acı elma yağı (ııyyy ne kötü kokuydu o öyle), kimyon… normal hayata döndük yaşasın :)
Gazı çözdük; reflü için ne yaptık?
Doktorumuz (Dr. Levent Akgüngör @TOBB ETÜ), Janset’in reflüsünün ileri seviye olmadığını söyledi. İleri vakalarda çocuk muayene olurken bile 3-4 kez kusuyormuş. Kilo alımında sıkıntı olurmuş. Bunları duyunca “aman bizimki de bir şey değilmiş” dedik. Bazı basit önlemleri anlattı. Ben (araştırmacı kişilik) zaten internetten okuyup hepsini uyguluyordum :) Bir de ilaç önerdi. Reflü olmasının sebebi midenin tepesinde duran bir kasın gelişmemiş olmasıymış. Kas normalde mideden yukarı kaçışı engellemek için daralırmış (tek yönlü valf gibi anladım-akışkan dersler hayatta ne işimize yarayacak diyenler, alın size:) ). Kasın hızlıca gelişmesi ve daralması için bir şurup aldık. Bu şurup, Janset’e hiç iyi gelmedi! Kızcağızın resmen canı yandı. Yan etkilerde yazıyor zaten. Hatta bulantı, sersemlik, uykusuzluk hâli de yazıyor. Sanırım Janset her birini biraz gösterdi. Daha çok ağladı :( ilacı kestik. 6-7 aylıkken reflü biraz daha düzeldi ama tam geçmedi. Ben bu yazıyı yazarken Janset 9 aylık, ve hâlâ reflü önlemleri hayatımızda.
Neler yaptığımıza gelince:
- Reflü için yapılanlar, gazı tetikliyor; gaz için yapılanlar da reflüyü tetikliyor. Çok dikkatli olmak lazım. Örneğin gaz için sırtına pıt pıt vurulurken bu sarsıntı reflüyü azdırıyor. Bunu öğrendikten sonra sırtına vurmaları kestik. Öte yandan reflü için az ve sık emzirin derler. Mide çok dolunca çocuk kusarmış ve bu, oradaki kasların hep bu yönde çalışmasını sağlarmış (halk deyimiyle “yer yapar”mış). Bu da gazı azdırıyor. Midede sindirilmiş ve sindirilmemiş sütün karışması ile gaz artıyor. Ben bunu yapmadım. Ortalama bir yol buldum kendimce, tamam bir sefer de çok da mideyi doldurmasın dedim ve acıkmasa bile 2 saatte bir emzirdim. Yaaani bir bebekte hem gaz hem reflü varsa, iş zor.
- Yatağını eğimli kullandık. Bunu, altına yastık koyarak yapmadık. Bence bu sakıncalı bir yöntem. Hem eğim sabit olmuyor, hem yatak ağırlaşıyor, hem de bebek için muhtemelen rahatsız bir durumdur. Yastıkla yapılan eğimler genelde bebeğin belinden yukarısına eğim veriyor. Biz yatağın tümüne eğim verdik. Bizim park yatağımız vardı. Ara kat var, file gibi bir şey takılıyor, yatağı o taşıyor. Filenin baş tarafındaki saplarını kısalttık, yatak eğimli olmuş oldu. Daha sonra en alt katı kullanırken yatağın altına bir sunta kestirdik. O suntanın baş tarafını yukarıda tuttuk (altına destek koyarak). Janset hep eğimli ama aynı zamanda düz yatakta yattı. Seyahatlerde yapamadık tabi. Ama çok sorun olmadı.
- Bence en önemlisi: altını değiştirirken, asla bacaklarını yukarıya kaldırmadım. Altına bezi koymak için bebeği sağa-sola yatırarak bezi ittirdim. Bacaklarını kaldırmak, midesine baskı yapıyor.
- Emzirirken, özellikle ilk aylarda, Janset’in başını yukarıda tutmaya çalıştım. Emzirme yastığı kullanmadım. Başını kolumla destekledim, poposu ve bacakları daha aşağıda kaldı. Uyursa da o şekilde uyuttum.
- Kolik yüzünden mümkün olduğunca kucağımda uyutmuştum. Bu, reflü için de iyi geldi. Başı yukarıda uyudukça rahat etti.
Gaz ve reflü çözülse de, hâlâ arta kalan sebepsiz ağlamalarımız oluyordu. Bunların önüne geçmek için internetteki önerileri yaptım. Çoğu işe yarıyor.
- Ayakta sallayarak uyutma. Başlarda “ayakta sallamaya alıştırmayacağım” demiştim. Neden dediysem :) kolik olunca salladık. İyi de geldi. Reflüsü için zarar verdi ama başka türlü susmuyordu. Ayağımda sallarken bazen lamba ile konuşuyordu. Ona dertlerini anlatıyordu. Konuşurken uyuyordu. Kolik geçince ayakta sallamayı bıraktık. Alışmadı.
- Saç kurutma makinası: çok yakın tutmamak gerekiyormuş. Aynı zamanda radyasyon da yayıyor. Fazla kullanmamaya çalıştıysam da çok kere kurtarıcım oldu. Sese odaklanıyor ve susuyor. Susunca düzgün nefes alıyor ve uykusu gelince uyuyor. Süpürge kullanmadık. Sağlıksız bir çözüm olurdu.
- Kolik müziği. Bir daha duymak istemiyorum! Youtube’da var, 16 dakikalım bir video. Videosu iğrenç. Görüntüyü kapatıp dinletiyorduk. Yüksek sesle dinletmek gerekiyor. Korkmayın, bebeğe zarar vermiyor. O frekans yüksek seste etkili.3-4 kez dinliyor, o arada ağlaması kesiliyor, ve uyuyordu. O müzikten nefret ediyorum nefret nefret nefret. (Buzuki Orhan’ın da kolik cd’si var ama o bu kadar etkili değil.)
- Ortam değişikliği. Odadan odaya geçiyorduk. Dikkatini dağıtmak için. Kışa denk geldiği için akşam akşam dışarı çıkaramıyorduk ama evin içinde yer değiştiriyorduk.
- Karın elde taşıma. Bebek yüzüstü, eliyle karnından tutuyoruz ve koridorda yürüyoruz. Biraz hoplatarak yürüyünce daha bir hoşlanıyordu sanki. Bir süre susuyordu. Bunu Gülşah’tan öğrendim. Karnının üstüne ağırlık vererek durmak onu rahatlatıyor.
- Partnerler arası değiş tokuş yapıyorduk. 2 saat ben ilgilendiysem 2 saat Özgür ilgileniyor, bazen anneme paslıyoruz falan. İnsanın sinirleri yıpranıyor. “e hadi artık kapa gözlerini” diye bebeğe sesim yükseliyordu. Halbuki bebeğin ne suçu var ki… o da isteyerek yapmıyor. Yazık… 2 saat sallamanın sonunda insan farkında olmadan bu noktaya gelebiliyor, mola vermek lazım.
- Üçüncü ayda koliğin tamamen geçeceğini bilmek lazım. Umut, fakirin ekmeğidir :)
Wednesday, October 2, 2013
kimim ben?
Kim olduğumu merak eden biri mi varmış?
Dur dur gitme, anlatıyorum:
Okinoo tayikoo donn donn
Okinoo tayikoo don don don
ODTÜ Fizik bölümünde okudum (2000-2004). Uzerine ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinde master yaptım (2004-2007).
Büyük bir şirkette Ar-Ge mühendisi olarak çalışıyorum. Yaptığım işi seviyorum.
Teknik bilgiler böyle...
2005 yılında hayatımın aşkı ile tanıştım.. güzel bir evliliğimiz ve bir kızımız var.
Çocuklar... ah çocuklar!
Üniversitede okurken çocuk bakıcılığı yaptım. Çok zevk aldım. Hiç unutmuyorum, büyüğün adı Gökçenaz'dı, ufaklığın adı Kardelen'di. Ben onları çok sevdim. 10 yıl sonra kendi çocuğum oldu. Tüm tecrübeli anneler bana telefonda aynı soruyu soruyor: "nasıl? Kendi çocuğun olunca çok farklı değil mi? " Değil! Sizin için farklı olabilir. Siz daha önce ÇOK sevmemişsiniz, bu duygu değişik geliyor. Ben sevdim.
Yine üniversite yıllarımda bir yıl Lösev'de gönüllü çalıştım. Tecrübelerim bana kalsın.
Hayvan haklarını hep korumaya çalıştım. Baktım bireysel çabalarım bir yere varmıyor, HAYTAP'ta görev aldım. Taa ki hamile kalıncaya kadar. sokak hayvanlarının kısırlaştırılması için çalıştık ki nüfusları artmasın. Yurt dışından kaçak hayvan girişi ile mücadele ettik. Pet shop'larda hayvanların uretilmesi ve satılması ile savaştık. Evcil hayvan isteyenleri barınaklara yönlendirdik. Hayvanlı sirkleri protesto ettik. yunus parklarını da.
Universitedeyken iletişim topluluğundaydım. Durumu iyi olmayan ilkokullara gönüllü öğretmenlik projesınde çalıştım 2 yıl. Çocukların mektuplarını hala saklarım.
Yaptıklarım her ne kadar bölük pörçük görünse de, ben ortak yanlarını daha yeni yeni görüyorum. Adalet. Evet, en büyük değerim Adalet. Bunu sağlamak adına, hakkını kendi savunamayanlar için gönüllü olmuşum hep. işte bu nedenle hep çocuklar ve hayvanlar için debelenmişim. Daha da debeleneceğim.
Bir de spor yaptım: okçuluk. Evet doğru okudun, okçuluk. Tabiki spor! Hayret birşey. Türkiye üniversiteler arası yarışmalara iki kere katıldım, birinde ikinci oldum, birinde sonuncu oldum :)
Bir de yüzdüm. Bol bol. ne zamana kadar? Yüzme hocamla evlenene kadar. Çok karıştı çooook! Adam benden mükemmeli bekliyor. Hataya tahammülü yok. Ben sadece yüzmek istiyordum. Olmadı. Bıraktım.
Southpark'ı çok severim. Günlük hayatta neredeyse her durumu bir southpark bölümü ile eşleştirebilirim.
Karpuzu da çok severim. Onsuz hayat düşünemiyorum. Iyi ki ülkemizde ucuz :)
Dansa ilgim var ama eşli dansa değil. Jazz dansa, biraz funk dansa, biraz da hip hop dansa.Bu konuda çok amatörüm, ama acayip zevk alıyorum. Dans ediyorum ama bir yandan da ödüm patlıyor bir gün bir tanıdığım görecek diye.
El işi ile uğraşmayı çok seviyorum ama bebeğim olduğundan beri hayal oldu...
Aa bebeğim... adını Janset koyduk. Bence çok komik bir bebek. Iş yerindeyken özlüyorum be günlük!
Bu arada Janset'e yaptığım bir blog var: http://jansetcelik.blogspot.com/
Dur dur gitme, anlatıyorum:
Okinoo tayikoo donn donn
Okinoo tayikoo don don don
ODTÜ Fizik bölümünde okudum (2000-2004). Uzerine ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinde master yaptım (2004-2007).
Büyük bir şirkette Ar-Ge mühendisi olarak çalışıyorum. Yaptığım işi seviyorum.
Teknik bilgiler böyle...
2005 yılında hayatımın aşkı ile tanıştım.. güzel bir evliliğimiz ve bir kızımız var.
Çocuklar... ah çocuklar!
Üniversitede okurken çocuk bakıcılığı yaptım. Çok zevk aldım. Hiç unutmuyorum, büyüğün adı Gökçenaz'dı, ufaklığın adı Kardelen'di. Ben onları çok sevdim. 10 yıl sonra kendi çocuğum oldu. Tüm tecrübeli anneler bana telefonda aynı soruyu soruyor: "nasıl? Kendi çocuğun olunca çok farklı değil mi? " Değil! Sizin için farklı olabilir. Siz daha önce ÇOK sevmemişsiniz, bu duygu değişik geliyor. Ben sevdim.
Yine üniversite yıllarımda bir yıl Lösev'de gönüllü çalıştım. Tecrübelerim bana kalsın.
Hayvan haklarını hep korumaya çalıştım. Baktım bireysel çabalarım bir yere varmıyor, HAYTAP'ta görev aldım. Taa ki hamile kalıncaya kadar. sokak hayvanlarının kısırlaştırılması için çalıştık ki nüfusları artmasın. Yurt dışından kaçak hayvan girişi ile mücadele ettik. Pet shop'larda hayvanların uretilmesi ve satılması ile savaştık. Evcil hayvan isteyenleri barınaklara yönlendirdik. Hayvanlı sirkleri protesto ettik. yunus parklarını da.
Universitedeyken iletişim topluluğundaydım. Durumu iyi olmayan ilkokullara gönüllü öğretmenlik projesınde çalıştım 2 yıl. Çocukların mektuplarını hala saklarım.
Yaptıklarım her ne kadar bölük pörçük görünse de, ben ortak yanlarını daha yeni yeni görüyorum. Adalet. Evet, en büyük değerim Adalet. Bunu sağlamak adına, hakkını kendi savunamayanlar için gönüllü olmuşum hep. işte bu nedenle hep çocuklar ve hayvanlar için debelenmişim. Daha da debeleneceğim.
Bir de spor yaptım: okçuluk. Evet doğru okudun, okçuluk. Tabiki spor! Hayret birşey. Türkiye üniversiteler arası yarışmalara iki kere katıldım, birinde ikinci oldum, birinde sonuncu oldum :)
Bir de yüzdüm. Bol bol. ne zamana kadar? Yüzme hocamla evlenene kadar. Çok karıştı çooook! Adam benden mükemmeli bekliyor. Hataya tahammülü yok. Ben sadece yüzmek istiyordum. Olmadı. Bıraktım.
Southpark'ı çok severim. Günlük hayatta neredeyse her durumu bir southpark bölümü ile eşleştirebilirim.
Karpuzu da çok severim. Onsuz hayat düşünemiyorum. Iyi ki ülkemizde ucuz :)
Dansa ilgim var ama eşli dansa değil. Jazz dansa, biraz funk dansa, biraz da hip hop dansa.Bu konuda çok amatörüm, ama acayip zevk alıyorum. Dans ediyorum ama bir yandan da ödüm patlıyor bir gün bir tanıdığım görecek diye.
El işi ile uğraşmayı çok seviyorum ama bebeğim olduğundan beri hayal oldu...
Aa bebeğim... adını Janset koyduk. Bence çok komik bir bebek. Iş yerindeyken özlüyorum be günlük!
Bu arada Janset'e yaptığım bir blog var: http://jansetcelik.blogspot.com/
Subscribe to:
Posts (Atom)